‘O’nu ilk defa siperde gördüm.
Çanakkale’de Anafartalar Grubu Kumandanı idi.
Bizim fırkanın vaziyetini tetkike gelmişti.
Kendisi miralaydı, maiyetinde, kolordu kumandanı mirlivalar vardı.
‘O’, ‘Paşa’lara kumanda eden bir ‘Bey’di.
Siperleri ziyarete gelen başka kumandanlar da görmüştüm.
‘Enver Paşa’nın cesareti, ataklığı dillerde destandı.
Ben, lâpacı padişaha vekâlet eden Başkumandan vekilinin gözlerinde,
daima, bir komiteci hilekârlığı gördüm.
Çanakkale’de çarpışan Türk kuvvetlerinin başına hangi sakat endişelerle
musallat edildiğini bir türlü akıl erdiremediğim Alman kumandanının,
ateş hattına geldiği zaman, birdenbire yağmaya başlıyan şarapnel yağmurlarını görünce,
yere diz çökerek kendi dilince şahadet getirir gibi sallandığını da gördüm. .
‘O’, sipere, bir salona giren bir erkân-ı harp zabiti gibi girerdi.
Ve sıçan yollarında,
O’na yol gösterdiğim oldu.
Evet, bu yazıların sonunda,
yıllardan beri görmeye alıştığımız imzanın sahibi,
Çanakkale harbinde ihtiyat zabit namzedi Mahmut Esat efendi idi.
Ben, ona yol gösterirken, günlerden değil,
aylardan beri siper hayatına alışmış olduğum halde titriyordum,
fakat ‘O’, boyunun uzunluğuna rağmen, ayaklarının ucuna basarak doğrulur,
siperlerin üstünden, düşman siperlerine bakardı.
Düşman siperlerine bakmak!
Bu, hiç kolay değildi. Düşman, ateşten göz açtırmazdı.
‘O’, bu göz açtırmayan ateşe gözlerini kırpmadan bakardı.
‘O’nu ben, ilk defa, “Korku bilmeyen adam“ olarak tanıdım...
Çanakkale harbi bitmişti.
Düşmanın bıraktığı ganimetler, ordunun o günkü mevzii ihtiyacına yetmiş,
artmış; erkâna, zabitlere, küçük zabitlere de sandık sandık
konserveler şekerler, marmelâtlar dağıtılmıştı.
Anafartalar Grubu Kumandanı, kendi payına düşen,
daha doğrusu ve en yerinde tâbirle kendi “kılıcının hakkı” olanı almadı,
daha ihtiyacı olan erkâna, zabitlere, küçük zabitlere bağışladı.
‘O’nun, hasis menfaatlere bağlı olmayan
büyük adam olduğunu da o zaman gördüm.
‘O’, Aanafartalar Kumandanı idi; düşman, Çanakkale'den, ilk önce Lâleba’dan çekilmek istedi.
Bizim fırkamız İsmailoğlu sırtlarını tutmuştu,
sisli bir geceden istifade ederek kaçmak isteyen düşmanın niyetini anlamıştık,
gruba haber, verdik ve gruptan alınan emirle düşman hatlarına ateş açıldı.
Fakat ordu karargâhından, yani Leyman Fon Sanders paşadan gelen emirle,
bizim düşmana açtığımız ateş kestirildi ve düşman,
tereyağından kıl çeker gibi, askerlerini çekti, gemilere bindirdi.
Çanakkale harbinin muvaffakiyetini, kendilerine mal etmek isteyen
Alman kumandanlarının marifetlerini gözümle gördüm.
Türk vatanında, yabancı kumandanlar,
hiçbir zaman Türk zaferine yardım etmemiş bilâkis engel olmuşlardır.
‘O’, bunu da tarihe ispat etmiştir.
Göz açtırmayan düşman ateşlerine kırpılmadan bakan gözler kapandı.
Hayır! Buna inanmıyorum !
***
Atamızı saygı ve şükranla anıyoruz!
Ve...
Cumhuriyetimiz 101. yaşını kutluyor...
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!