İSMAİL AKYILDIRIM
Alman filozof, yazar Arthur Schopenhauer şöyle anlatıyordu;
Üç kişi giyotinle idama mahkûm olur.
Bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi…
İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır.
Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
– Son sözün nedir? Der ki: –
Ben Allah’a inanıyorum, o beni kurtaracaktır. Allah… Allah… Allah…
Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur.
Halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
– Onu serbest bırakın; Allah sözünü söylemiş ve onu korumuştur.
Böylece papaz idam edilmekten kurtulur…
Sıra hâkime gelir, ona da sorarlar:
"Demek istediğin en son söz nedir?"
Der ki: "Ben papaz gibi Allah'a inanmıyorum. Ama adalete güveniyorum. "
"Adalet… Adalet… Adalet… "
Giyotini indirirler, giyotin hâkimin de boynuna birkaç santim kala durur…
Bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:
"Adalet sözünü söyledi, Onu serbest bırakın..." Böylece hâkim de boynunun kesilmesinden kurtulur.
Sıra fizikçiye gelir.
Ona da
"Son sözünü söyle derler "
Der ki:
"Ben ne Allah’a inanan bir papazım,
Ne de adalete güvenen bir hâkim...
Bildiğim tek şey şudur:
Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor."
Görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler.
Düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar...
Ez cümle;
Toplumdaki "düğümler "ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir...
Gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır!