Heterojen etkisi yaratacağı umuduyla...
İSMAİL AKYILDIRIM
Hikaye bu ya...
Köyde hiç kimse kimseyle doğru dürüst konuşmazlarmış.
Birbirlerine sataşan köylüler, kahvede bile yan yana gelmemeye çalışırlarmış.
Ancak ki köyde bir cenaze olur ise katılım sağlar, sonra dağılırlarmış...
Birinin lafı diğerine acı, diğerinin tutumu karşısındakine saçma gelirmiş.
Günler birbirini kovalarken köye musallat olan bir tilki köylülerin
tavuk ve ördeklerini ha bire alıp alıp götürüyormuş.
Köylüler bu durum karşısında çaresiz ve umutsuz kalmışlar.
Bu azgın, utanmaz, arlanmaz, bu can alıcı vahşi'den
nasıl kurtuluruz deyip kara kara düşünmeye başlamışlar...
Kolay değil, karşılarında ki oldukça profesyonel bir hırsızmış!
****
Bu hırsız tilki, gece gündüz bir türlü yakalanamıyor,
icraatlarına kesintisiz devam ediyormuş.
Günlerden bir gün, köyün saz çalıp söyleyeni olan,
Aşık Garip emmi çıkagelmiş...
Garip emmi yaşananları dinlemiş...
Ve ahaliye demiş ki, bu iş böyle olmaz!
Kanaat önderleri bir araya gelecek.
Bir araya gelmişlerde...
Komisyon kurulmuş, tilkinin kalemi kırılmış, mutabık kalmışlar.
Aşık Garip emmi de köylüye konuşma yapmış:
"Birlik olursak, iri ve diri oluruz.
Taş yerinde ağır olur.
Ağır taşı da kimse yerinden kaldıramaz!
Bunun aksini yapar iseniz
Bugün bir tilki ertesi gün iki tilki, sonra üç, dört, beş ve elli
tilki olur.
Beleş mal baldan tatlıdır! Aklınızı başınıza alın!
Köyünüzü soyan, hırsıza, yalancıya, talancıya ve tilkilere fırsat vermeyin!"
****
Siyaset bu ya... Köylüler barışıp birleşmişler...
Bundan böyle; görüş farkımız, bakış açımız, düşüncemiz ne olursa olsun,
Lakin, hırsız da kim olursa olsun mücadele edeceğiz...
Karar alınmış ve köy meydanında deklare edilmiş!
****
Köylülerin ender görülen bu güzel dayanışmaları ve tutarlılıkları,
günümüzdeki bazı siyasi partilere de örnek olacak türden olup,
bir araya gelemeyecek olan politikacılarımıza da
heterojen etkisi yaratacağı umuduyla,
köylüler çalışmalarına devam etmişler.
****
Hikayenin sonunu merak ettiğinizi biliyorum...
O haylaz, o usanmaz, o beleşçi tilki,
imece usulüyle yakalanı vermiş...
Peki kim verecekti tilkinin cezasını?
Köylü, Aşık Garip emmi verecek demiş...
Çünkü, proje ve tasarım ona aitti... Köyde barışın da kahramanıydı!
Garip emmi yakayı ele veren tilkiyi bana getirin demiş...
Aşık Garip emmi sırtında ki divan isimli sazını çıkarıp,
hırsız tilkinin sırtına kalın iplerle, çözülemeyecek şekilde bağlamış...
Sonra da demiş ki, salın gitsin!
Köylüler şaşırmış...
"Neden tilkiyi salalım?
Öldürelim, vuralım, kıralım"
diye konuşmaya başlamışlar.
Bunun üzerine,
Garip emmi konuya açıklık getirmiş;
"Ben Aşık Garip...
Ömrüm boyunca saz çalıp, türküler söyledim.
Bu yaşıma geldim karnım bir türlü doymadı.
Hep aç kaldım. Şimdi bu tilki benim günüme düşsün.
Bundan büyük ceza mı olur? Salın gitsin!" Demiş...
****
Dede Korkut hikayelerini okumayı severim...
Şu sözleri de aklımdan hiç çıkmaz:
"Kör çobanın sürüsünün sonu uçurumdur!"
Yeniden görüşmek üzere...